30 Ağustos 2009 Pazar

Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusunda Kürtler ne arıyordu?

Türk'ün Türk'ten başka dostu vardır. Malazgirt'ten bu yana Kürtler Türklerle dosttur." Yazar Yaşar Kemal, Ocak 2007'de yapılan Türkiye Barışını Arıyor" toplantısında böyle konuşmuştu.

Geçtiğimiz 26 Ağustos'ta Malazgirt'te yapılan ve davetli olduğum halde uçak kaçırma rekoruma bir yenisini ekleyerek gidemediğim törende, basına yansıyan haberlere bakılırsa, Belediye Başkanı Mehmet Nuri Balcı konuşturulmamış. Konuşsaymış, Alparslan'ın 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım sözüne yer verecek, ardından bir genel affın ilanı ile sivil bir anayasa isteyecekmiş.

Böylece Yaşar Kemal'in öncülüğünde başlayan Malazgirt Zaferi'nin Türk-Kürt kardeşliğinin bir sembolü olarak yeniden okunması çabası şimdilik devlet katında akamete uğramış görünüyor.

Ancak tırnaklarımla kazımaya çalışacağım nokta bu değil. İki soruya cevap arayacağım yazımda: 1) Malazgirt'te Türkler ile Kürtlerin birlikte savaştıkları doğru mu? 2) Eğer doğruysa bu birliktelik gönüllü mü oldu yoksa zoraki mi?

Baştan söyleyeyim ki, ben meseleye ırk ve milliyetçilik penceresinden bakmadım, bakmam da. Ancak tarih niyetlerimizin kuyruğuna takıldığında değil, adam gibi okunan bilgi ve belgelere dayandığı zaman anlamlıdır. Güncellik elbette tarihin kullanımı için uygun fırsatlar sunar ama ihtiyatı elden bırakmamak şarttır. İşte yukarıdaki çifte sorunun bizi götürdüğü nokta, tarih ile efsanenin nasıl kolayca nikâh kıyabileceğidir.

İlk sorudan başlayalım. Malazgirt Meydan Savaşı'nı yapan Alparslan'ın ordusunda Kürtler var mıydı? En azından iki Arap kaynağına, Sıbt İbnu'l-Cevzî'nin "Mir'atu'z-Zamân"ı ile İbnu'd-Devâdârî'nin "Kenzü'l-Durer"ine dayanarak var olduklarını söyleyebiliriz. Ancak birincisi Alparslan'ın ordusuna "10 bin Kürt'ün", ikincisiyse "Kürtlerden ve diğer kavimlerden 10 bin kadar insan"ın katıldığını açıklamaktadır.

Yani elimizde ikisi de en az 1-1,5 asır sonra kaleme alınmış iki Arapça kaynak var; birisi "10 bin Kürt" derken, öbürü bu rakamı "Kürtler ve diğerleri"nin paylaştığını yazmaktadır. (Bkz. F. Sümer-A. Sevim, "İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı", TTK, 1971, s. 34 ve 57.) Dolayısıyla Malazgirt Savaşı'na 10 bin Kürt askerin katıldığı malumatını sorgu odasına almamız şarttır. Hele Malazgirt belediye başkanının açıklamalarında olduğu gibi "20 bin Kürt süvarisi", tam bir hayaldir. Hatta hızını alamayıp Alparslan'a "Eğer 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım" bile dedirtiyor başkan. Alın size yeni bir efsane daha!

Dolayısıyla kaynaklar 10 bin kişinin tamamının Kürt olduğunu söylemediği gibi, tamamının asker olduğunu da söylemiyor. Hele hele 'süvari' diyen hiç kimse yok. Bunların hepsi profesyonel savaşçı olmadığı gibi, iki kaynakta da "Kürtler" ve "insan" denilmesinden yola çıkarak bir kısmı asker olsa bile içlerinde asker olmayanların da mevcut bulunduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi ikinci soruya geçiyorum. Diyelim ki, Malazgirt Savaşı öncesinde Selçuklu ordusunda 10 bin Kürt askeri vardı, peki bunlar Yaşar Kemal'in dediği gibi Türklere dostluk ve yardım amacıyla mı yoksa mecburiyetten ve şartların zorlamasıyla mı katıldılar?

Tarih, belgeleri kör gözüm parmağına der gibi okumak değildir. Onların içindeki hareketi cıvıltıya kulak vermek de tarihçinin görevi değil midir? İşte 12. yüzyılda İbnü'l-Ezrâk tarafından yazılıp dilimize "Mervanî Kürtleri Tarihi" adıyla tercüme edilen eserde Kürtlerin Selçuklu ordusuna hangi şartlarda katıldıklarına dair başka kaynaklarda geçmeyen ayrıntıları yakalıyoruz.

Mervânîler, Diyarbakır ve çevresinde hüküm süren bir Kürt devletidir. Malazgirt Savaşı öncesinde Mervanîler, Nizamüddin Nasr ile kardeşi Said arasındaki iç savaşa sahne oluyordu. İbnü'l-Ezrâk'a göre Said, Alparslan'a sığındı. 1071'de Romen Diyojen İstanbul'dan hareket edince Alparslan Said'i yanına alarak da Diyarbakır'a geldi. Vezir Nizamülmülk Silvan'a giderek kardeşi Nizamüddin'le görüştü ve onu kardeşinin de yanında bulunduğu Alparslan'ın huzuruna gitmeye razı etti. Heybelere çok sayıda hediye ve para doldurarak yola çıkarken, karısı ve bacıları Nizamülmülk'ün eteğine sarılarak muhtemelen Alparslan'ın onu bir cezaya çarptırmasına mani olmaya çalıştılar. Vezir de onlara Nizamüddin'in evden emir olarak gideceği ve sultan olarak döneceği sözünü verdi.

Gelin görün ki, Alparslan da Said'e Sultanlık vaadinde bulunmuştur. Sözünden geri dönmek istemeyen Alparslan'ı ava çıkaran Vezir, Said'i yakalayıp hapseder ve Nizamüddin'i "Sultanü'l-Ümerâ" (Emirlerin Sultanı) ilan ettirir.

Böylece bütün varlığını Selçuklulara borçlu hale gelen Mervanî Sultanı Nizamüddin, Alparslan Musul seferinden Malazgirt'e yeniden dönünce hem topraklarından geçmesine izin verdi, hem de kendisine, Mükrimin Halil Yınanç'ın dediği gibi bütün kuvvetlerini teslim etti. Yeter ki, kendisine dokunmasındı.

İşte Alparslan'ın Malazgirt'teki ordusundaki o 10 bin Kürt'ün varlık sebebi. Görüldüğü gibi Nizamüddin'in asker vermekteki maksadı Selçuklu'ya iyilik etmek değil, taht ve tacını korumak için uğruna çırpınış ve yaranma peşindeydi. Nitekim halktan zorla topladığı paraları önüne yığdığında, Alparslan kendisine bu paranın kime ait olduğunu sormuş, halktan cebren topladığını öğrenince de kimden ne kadar aldıysa aynen geri vermesini emretmişti.

Malazgirt Zaferi'nde Kürtlerin de payının bulunması, onun değerini asla küçültmez. Lakin Kürtler, Alparslan'ın ordusuna zaten Selçuklu Devleti olmadan ayakta duramayacak Mervanî emirliğinin iyilikseverliğinden değil, mecburiyetten katılmışlardı. Unutmayalım ki, Bizans galip gelseydi ortadan kalkacak olan ilk devletlerden biri, Selçuklular değil, Mervâniler olacaktı.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=886176&title=malazgirtte-alparslanin-ordusunda-kurtler-ne-ariyordu

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Küresel Isınma, Enerji ve Su Savaşları

Geleceğin savaşlarının asıl nedeni PETROL ve bilhassa SU olacaktır. Bölgedeki en büyük su kaynaklarına sahip olan ve yine Doğu-Güneydoğusunda petrol olan ve Kafkas petrollerinin Akdeniz’e inmesindeki yegane yol olan Türkiye’dir.

Geleceğin planlarını şimdiden yapan güçler için Türkiye hayati önemdedir. Bunun için hepimizin çok uyanık olması ve son birkaç senedir etrafımızda olan olaylara bu açıdan da bakmamız lazımdır.

Umarım bütün bu yazılanlar yanlış çıkar ve bilimkurgudan öteye gitmez, ama yine de ciddiye alıp fikir jimnastiği yapmamıza engel olmamalı.

Zaten son birkaç senede olan olaylar ve adeta zorla çıkarılan savaşlar birilerinin kritik bölgeleri elde etmek için acele ettiği süphesini doğruluyor.

Ayrıca birdenbire Türkiye toprakları da son derece kıymetli hale gelmiştir. Bunu da enteresan bir gelişme olarak bir kenara yazalım derim.

22-Şubat-2004’de Observer gazetesi tarafından bir rapor yayınlandı. Yayınlanan bu rapor, Pentagon’a sunulan gizli raporun özetiydi. Pentagon’un Savunma Danışmanı ve konusunda dünyanın önde gelen araştırmacılarından olan Andrew Marshall ve Peter Schwartz tarafından hazırlandı.

Bu rapor’un ortaya çıkış şeklinden bilinerek sızdırıldığı ve insanları olacaklara yavaş yavaş hazırlamaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Bu da raporun orjinal olma ihtimalini güçlendiriyor. (Yoksa böyle gizli bir raporu sızdıran kimsenin dünyadan ismi ve cismi silinir!!!)

Orjinal Rapordan çıkardığım bazı önemli notlar aşağıdadır :

  • Gelecekte yapılacak savaşlar ideoloji, din, milli çıkarlar için değil hayatta kalmak için yapılacak
  • 2010-2020 arası Avrupa şiddetli iklim değişikleri ile karşılaşacak ve yıllık sıcalıklar 6F düşecek. Ingiltere’nin iklimi Sibirya’yı andıracak ve kurak hale gelecek.
  • Savaşlar ve Açlık yüzünden milyonlarca insan ölecek ve bu nüfus azalışı Dünya nüfusunun azalan tarım rekolteleri ve su kaynakları ile doğru orantılı olarak devam edecek.
  • Isyanlar ve bölgesel savaşlar Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya’yı paramparça edecek.
  • Su en büyük savaş nedeni olacak. Nil, Amazon ve Danube nehirlerinin suları için savaşlar çıkma ihtimali çok yüksek.
  • 20 yıl içinde Dünyanın şu andaki nufusu beslemesi imkansız hale gelecek.
  • ABD ve Avrupa gibi zengin bölgelere yiyecek bulamayan milyonlarca mülteci akacak ve bu bölgelere sayısız gemiyle gelen bu insanlar büyük sorun olacak.
  • Atom bombası kullanımı kaçınılmaz olacak. Japonya, G.Kore, Almanya, Iran, Mısır, K.Kore, Israil, Çin, Hindistan, Pakistan gerekirse atom bombası kullanacaklar
  • 2010 yılında ABD ve Avrupa’da senelik 35C ve üstü sıcak olan gün sayısı %30 artacak. Iklim değişikliği bütün ekonomiyi etkileyecek ve kuraklık tarım rekoltelerinde büyük düşüşlere sebep olacak.
  • Subtropikal bölgelerdeki 400 milyon insan ölüm riskiyle karşı karşıya kalacak.
  • Kuzey Avrupa’dan bilhassa Iskandinavya’dan güney Avrupaya büyük insan göçleri başlayacak. Güney Avrupa Afrika’dan gelen milyonlarca mülteci ile başetmek zorunda kalacak.
  • Şiddetli kuraklılar dünyanın tahıl ambarı olan bölgeleri etkileyecek, buna ABD’nin orta batı bölgeleri de dahil. Kuvvetli rüzgarlar ve kuraklık bu bölgelerde erozyona yol çacak ve bu da tarımı etkileyecek.
  • Çin kalabalık nüfusunu besleyemeyecek ve Bengaldeş’in büyük bölümü deniz seviyesinin yükselmesi sonucu oturulamaz hale gelecek

2010-2020 arası senaryolar :

Avrupa :

  • 2012 : Aşırı Soğuk ve kuraklık Iskandinavyada oturan güney Avrupaya göç etmeye zorlayacak , ama AB tarafından geri çevirir.
  • 2015 : AB içindeki su ve gıda sıkıntıları küçük çaplı çatışmalara yol açacak ve diplomatik gerginlik başgösterir.
  • 2018 : Rusya AB’ye katılır ve petrol rezervlerini AB’nin kullanımına açar.
  • 2020 : AB içinde Holanda ve Almanya gibi kuzey ülkelerinden Ispanya ve Italya’ya göç başlar.

Asya :

  • 2010 : Bengaldeş , Hindistan ve Çin arasında sınır çatışmaları çıkacak ve Burma’ya mülteci akını olacak.
  • 2012 : Bölgesel çatışma ihtimali Japonya’yı silahlı kuvvetlerini olası müdahaleler için alarm haline geçirtecek.
  • 2015 : Japonya ve Rusya , Sibirya ve Sakalin bölgelerindeki enerji havzaları için anlaşmaya varacaklar.
  • 2018 : Çin petrol boru hatlarını teröristlerden ve hısızlardan korumak için Kazakistan’ı işgal eder.

ABD

  • 2010 : Su anlaşmazlıkları yüzünden Kanada ve Meksika ile tansiyon artar.
  • 2012 . Karayip adalarından Meksika ve güneydoğu ABD’ye mülteci akını başlar.
  • 2015 : Avrupa’dan ABD’ye mülteci akını olur. (çoğunlukla varlıklı kesim)
  • 2018 : ABD , Meksika ve Kanada ile ortak güvenlik sistemi kurar.
  • 2020 : ABD kuvvetleri Güney sınırlarını mültecilerin geçememesi için kontrole alır.

2020-2030 arası senaryolar

Avrupa

  • 2020 : Su ve mülteciler nedeniyle sınır çatışmaları çıkar.
  • 2022 : Ren nehrinin kullanımı nedeniyle Fransa ve Almanya arasında sınır çatışmaları çıkar.
  • 2025 : AB dağılma noktasına gelir (not : bizde AB dağılırken birliğe katılırız !!!)
  • 2027 : Kuzeyden gittikçe artan sayıda mülteciler Güney Avrupa’nın yanısıra Cezayir , Fas , Mısır ve Israil’e akın eder.
  • 2030 . Avrupa nüfusunun %10’u başka yerlere göç eder.

Asya

  • 2020 : Güney doğu Asya , Burma , Loğos , Vietnam , Hindistan , Çin arasında çatışmalar çıkar.
  • 2025 : Çin’de kötüleşen şartlar nedeniyle iç savaş çıkar.
  • 2030 . Rusya enerji havzaları yüzünden Japonya ve Çin arasında tansiyon artar

ABD

  • 2020 : Petro fiyatları Körfez ve Hazar havzalarıda çıkan savaşlar dolayısıyla artar.
  • 2025 : Suudi Arabistan’da çıkan iç savaş Çin ve ABD donanmalarını karşı karşıya getirir.